İnsan yaşatmayı ve insanın acısını azaltmayı, insanlığa daha nitelikli bir yaşam sunmayı amaç edinen, toplum sağlığının korunmasında her türlü zor şartta rağmen bu kutsal mesleği büyük bir özveriyle yerine getiren, yüce mesleklerinde gönül bağıyla çalışan değerli hekimlerimizin, fedakarca hizmet veren hemşire ve sağlık çalışanlarının ‘14 Mart Tıp Bayramı’nı kutluyor, başarılı çalışmalarının devamını diliyorum. İyi ki varsınız.. Aslında bu yazım dergimizde yayınlanacak köşe yazım ama bu günün önemine istinaden, konumuz da sağlık olunca sizlerle şimdeden paylaşmak itedim..
İnsan yaşamını en yüce değer bilen doktorlarımızın ve sağlık çalışanlarının sorun ve kaygılarının giderildiği, onlara mesleklerinin saygınlığına yaraşır ortam ve olanakların sağlandığı bir Türkiye diliyorum..
Geçtiğimiz ay dergimiz Çeşme Aktüel’i sağlık sorunlarım nedeniyle üzülerek yayınlayamadık. Yasal hakkımızı kullanarak da bu ay Şubat-Mart sayısını birleşik yayınlıyoruz.
Bu aralar Tanrı beni sağlıkla mı sınıyor, yoksa birçok kişinin dediği gibi nazara mı geliyorum ya da evren ‘çok yoğun çalışıyorsun, yat biraz dinlen mi’ diyor bilmiyorum ama Mayıs 2016’daki ayak bileğimi kırmamın ardından bu kez de geçtiğimiz 29 Ocak’ta düşüp, sağ omuz humerus kemiğimi kırdım. Ayrıca kürek kemiğimde çatlak oluştu. Zemine ilk çarpan omuzum çarpma hızımı düşürdüğünden kafamı da vurmama rağmen belki içi tüylü kalın bir triko şapka giymemin de olumlu etkisiyle kafa travması tarzı bir sorun yaşamadım. Onun için de omuz kırığı ve kürek kemiklerimdeki çatlak için kötünün iyisi diyorum artık. Ne de olsa düşmek de kalkmak da benim işim..
Kırık omuzda olduğu için alçı yerine kolum ve omzum askıya alındı. Durum böyle olunca da kolda hareket serbestisi olmadığından şubat sayımızı çıkamadık. Çünkü; derginin sadece imtiyaz sahibi değil, aynı zamanda hem haber takipçisi, hem haber hazırlayıcısı, hem fotoğraf çekicisi hem fotoğraf düzenleyicisi, hem sayfa editörü ve hazırlayıcısıyım. Bunları şimdi arka arkaya yazınca fark ettim de minik bir orduymuşum meğerse J Tabi tüm bunlar Sorumlu Yazı İşleri Müdürümüz Ahmet Aktaş’ın da katkılarıyla. Sağ kolumu hareket ettirmem yasak olduğundan da bu yazdıklarımın hiçbirini yapamadığım için bir ay mecburiyetten siz değerli okurlarımızdan uzak kalmak zorunda olduk.
Oysa 2007 yılında yayın hayatına başlayan dergimizin, 2010 yılı Ekim ayında İmtiyaz Sahipliği’ni üstlendikten ve şimdiki formatını (23x33cm) belirledikten sonra, her ay düzenli olarak yayınlandık. Dile kolay tam 100 ay..
*****
Sağlığımızın sahip olduğumuz en değerli hazine olduğunu bu talihsiz düşme sonucu bir kez daha anladım.. Tüm amaç ve hayallerimizin gerçekleşmesi sağlıklı olmamıza bağlı sonuçta. Ben de bu kırık sürecinde hayatımı, amaçlarımı ve hayallerimi 8 haftalık iyileşme sürecinde rölantiye almak durumunda kaldım. Neyse ki çoğu bitti, azı kaldı. Bundan sonra da fizik tedavi sürecim başlayacak ve yine zengin içerikli özenli sayılarımızla birlikte olmaya devam edeceğiz.
*****
Fizik tedavi demişken gerçi haberini iç sayfalarımızda okuyacaksınız ama ben köşemden de Çeşme Alper Çizgenakat Devlet Hastanesi’yle ilgili güzel bir haberi ve gerçekleşme yoluna giren bir hayalin müjdesini vermek istiyorum. 50 yatak ve 14 poliklinik ile C sınıfında hizmet veren hastanemizin 75 yataklı B sınıfına yükseltilesi, ek poliklinikler açılması, ilaveten Yoğun Bakım Ünitesi’nin hizmete alınması için yapılan başvuruya Sağlık Bakanlığı’ndan onay geldi.
Kaza veya bir hastalık sonucu oluşan işlev bozuklukları veya sakatlıklardan mağdur olan hastaların iyileşmelerindeki temel bir tedavi olan Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon (FTR), en hayati organlarımızdan biri olan kalbimiz ve dolaşım sistemi hastalıklarıyla ilgili tanı ve tedavide Kardiyoloji, solunum yolları ile ilgili hastalıklarda Göğüs Hastalıkları, beyin-omurilik ve kas hastalıkları ile birlikte çevresel sinir sistemini ilgilendiren hastalıkların tanı ve tedavisinde Nöroloji, doku ve hücrelerdeki değişiklikleri özel yöntemler ile tespit ederek teşhis konulmasını sağlayan Patoloji ve yine en hayati organlarımızdan biri olan beynimiz ile omurilik ve sinirlerle ilgili operasyonlar gerçekleştiren, tanı ve tedavisinde Beyin Cerrahisi poliklinikleri ile ciddi hayati risk altında olan hastaların sürekli yoğun olarak yakından takip edildikleri hayati bulgularda oluşacak en ufak bir değişikliğin saptanarak anında müdahale edildiği özelleşmiş birim Yoğun Bakım Ünitesi’nin hizmete alınacak olması gerçekten Çeşme tarihi için önemli bir gelişme..
*****
Hastaneye bu branşların kazandırılması için Op. Dr. Baran Şen’in Başhekim Yardımcısı olarak Çeşme’ye tayininin çıkmasından bu yana uzun yıllardır mücadele veriliyordu. En son da hastane idaresi geçtiğimiz yıl 25 Temmuz’da Sağlık Bakanlığı’na başvuruda bulunmuştu. Tabi AK Parti Çeşme İlçe Başkanı İlter Etike ve ilçe teşkilatı ile AK Parti’de sözüne itibar edilen Mustafa Cenger de konunun en kısa sürede sonuca ulaşması için Ankara’yla sürekli irtibat halinde oldular. Sonunda beklenen müjde de ilgili bakanlıktan 21 Şubat tarihli onay yazısıyla geldi. Şimdi hastanenin B sınıfına yükseltilmesiyle birlikte bu branşlar da artık Çeşmelilerin hizmetine sunulacak. Hastane idari kadrosu bu birimlerin aktif hale gelmesi için hemen gerekli çalışmalara başladı. Umuyorum kısa zamanda ilgili poliklinikler açılacak. Ve Çeşmeli hastalar bu eksik poliklinikler yüzünden artık Urla ve İzmir’deki civar hastanelere gitmek zorunda kalmayacak. Birçok branşta hastaların teşhis ve tedavileri Çeşme’de çözülebilecek.
*****
Hepsi ayrı bir öneme sahip yeni poliklinikler hizmete girdiğinde Çeşme, birkaç bazı branş hariç birçok sağlık sorunlarının tedavisinin yapılabileceği bir hastaneye sahip olacak. İyi bilirim bu eksik polikliniklerin hastaya yaşattığı zorlukları, özellikle de Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon polikliniğinin. Çünkü bu tedaviyi almaya başladığınızda rahatsızlığınıza göre en az üç hafta boyunca her gün ilgili merkeze gitmek zorundasınız. Bu diğer poliklinikler gibi ihtiyacınız olduğunda ayda birkaç kez gideceğiniz bir klinik değil, her gün tedavi almak ve gitmek zorunda olduğunuz bir klinik. Onun için de Çeşme’deki bir hastanın her gün İzmir veya Urla’ya gitmesi resmen işkence ve büyük bir zorluk.
*****
Mayıs 2016’da ayak bileğimi kırdığımda bu zorluğu ve sıkıntıyı yoğun yaşamıştım.
Op. Dr. Baran Şen’den Çeşme Devlet Hastanesi’nde ortopedik anlamda 10 numara tedavi görmüş, o dönem 26 gün hastanede yatmıştım. Çünkü riskli bir kırıktı ve biz o kırığı ameliyatsız iyileştirme yolunu seçmiştik ki sıkıntısız olarak da başardık bunu. Ama alçı açıldıktan sonra tekrar yürüyebilmem için fizik tedavi almam gerekiyordu. Ancak Çeşme Devlet Hastanesi’nde ne yazık ki böyle bir fizik tedavi ve rehabilitasyon polikliniği yoktu. Bu yüzden iki ay boyunca Pazar günleri hariç her gün Balçova Kaya Termal Hotel bünyesindeki fizik tedavi merkezine gitmek zorunda kalmıştım. Git – gel yol yaklaşık 2 saat, fizik tedavi ve rehabilitasyon da termal havuz tedavisiyle birlikte 2 saat. Yani 2 saatlik bir FTR (Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon) için 2 saat de yolda geçirilmiş kayıp zaman oluyordu.
Onun için Çeşme Alper Çizgenakat Devlet Hastanesi’nde özellikle de bir FTR polikliniği büyük bir ihtiyaçtı. Ve mutlaka olması gereken bir birimdi. Çünkü bu mesafelerde yaşanan zaman kaybı ve zorluklar ekarte edilmeliydi.
Çeşme’de bir FTR polikliniği gerekliliğinin en büyük nedeni ise Başhekim Yardımcısı, Ortopedi ve Travmatoloji Uzmanı Op. Dr. Baran Şen öncülüğünde Çeşme Alper Çizgenakat Devlet Hastanesi’nin adeta Ortopedi Dal Hastanesi gibi çalışıyor olması. Başta kendi kliniği olmak üzere uyum içinde ekip çalışması yaptığı meslektaşları Op. Dr. Fırat Erpala ve Op. Dr. Uğur Bakır ile toplam 3 ortopedi kliniği hizmet veriyorlar. Hastanenin lokomotifi bu ortopedi poliklinikleri, amiral gemisi ise Op. Dr. Baran Şen’in polikliniğidir. Neden diyecek olursanız, kendisinin mesleki bilgi ve becerisi (Kabiliyeti) ile yaptığı başarılı cerrahi operasyonları, doğru teşhisleri, hastalarının reçetelerine yazdığı en uygun medikal tedavileri ile hastalarıyla kurduğu sıcak güleryüzlü yaklaşımıyla hasta memnuniyetini Çeşme’de en üst seviyelere taşımış olmasıdır. Böyle olunca da ünü ilçe dışına taşması fazla zaman almadı ve ülkemizin farklı şehirlerinden hatta yurt dışından kendisine tedavi olmak için hastalar Çeşme’nin yolunu tutar oldu. Onun tedavisi ile şifa bulan hastalar arasında sanat, siyaset ve cemiyet hayatının ünlü ve tanınmış simaları da bulunuyor.
Özellikle uzmanlık alanı olan diz ve kalça protezi cerrahisinde ciddi anlamda tercih edilen Dr. Şen, Çeşme’yi(ye) tayin olduğu 2015 yılından bu yana sağlıkta adeta marka yaptı
(oldu). Buraya kadar her şey çok güzel; ‘doğru doktor, doğru teşhis ve doğru tedavi’. Ancak bu doğruları ve başarıyı taçlandıracak ortopedi ile bütünleşik dal; Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon biriminin ilçemiz de olmayışı büyük eksiklikti. Bunun bilincinde olan
Op.Dr. Şen Çeşme’ye tayin olduğu yıllardan bu yana fizik tedavi merkezini hastaneye kazandırmak için ciddi uğraş veriyordu. Bu en büyük hayali ve arzusuydu. Şimdi ne mutlu ki bu arzusu hayalden çıkıp, gerçeğe dönüşme yoluna girdi. Sağlık Bakanlığı’ndan gelen onay ile bu ünite hastanemize kazandırılacak. Omuz kırığım nedeniyle bir ay sonra yine bir fizik tedaviye ihtiyacım olacak. Ancak benim tedavime yetişmesi mümkün olmayacak. Bana yine tedavim boyunca her gün İzmir yolları gözüküyor. Ama ‘Gözün aydın Çeşme, kısa bir süre sonra fizik tedavi için her gün Urla veya İzmir’e gidilmek zorunda kalınmayacak’, tıpkı yeni açılacak diğer poliklinikler gibi.
*****
Kaygan zeminde omuzum üzerine düştüğümde (zemine bir şey olmadı, merak etmeyin J), gözümün önünde uçuşan yıldızları saymamın ardından hemen ayak bileğim kırıldığı dönemde tanıdığım ve bu süreçte hasta – doktor ilişkisi harici iyi bir dostluk kurduğum Op. Dr. Baran Şen’i aradım. Apar topar hastaneye gittik ve sağ olsun yakından ilgilendi. Muayene ile çekilen röntgen filminin ardından da nurtopu gibi bir omuz kırığım ve kürek kemiklerimde de çatlak olduğunu söyledi ve ekledi:
“Kırık tam omuzun oynar kısmında. Normalde platin takılması gerekiyor. Ama endişelenme. Nasıl ki ayak bileğini ameliyatsız iyileştirdik, aynı şekilde omzunu da iyileştireceğiz. Yeter ki dediklerimi aynen uygula. Bunu da başaracağız.”
Ben de şu an doktorumun dediklerini aynen uyguluyorum, her ne kadar süreç zorlu ve ızdıraplı geçiyor olsa da. Ameliyat olmaktansa varsın geçici dönem hayatım rölantiye alınsın, işimi-gücümü yapamayayım, bir saçımı bile toplayamayayım, Latin yazar Publilius Syrus’un “Öyle tedaviler vardır ki hastalığın kendisinden daha kötüdür” sözünü adeta yaşar bulayım kendimi. Her hafta yeni çekilen röntgen filmiyle süreci takip ediyoruz, hala risk biraz devam etmekle birlikte iyi gidiyoruz. Doktoruma sonsuz güveniyorum ve dediği gibi beni ameliyatsız iyileştireceğine de kalpten inanıyor ve kendisine sonsuz teşekkür ediyorum.
Ne olur bastığınız yerlere çok dikkat edin, ani hareketlerden kaçının, küçük bir kaza büyük bir sıkıntıya, felakete yol açabiliyor. Aman attığınız adıma dahi dikkat diyeyim ki gözünüzün önünde uçuşan yıldızları sizde saymak zorunda kalmayın.
*****
Düştüm, omzumu kırdım ya, duyan dostlarımdan birçoğu bunu yüksek topuklu ayakkabı giymeme bağladı. Hatta dostum İlker, “kanki yine mi düştün, giyersen topuklu ayakkabıları düşersin tabi” diye tatlı sert serzenişte bulundu. Evet, bu kez haklıydı. Ayak bileğimi kırdığımda alçak topuklu bot giymişken, bu kez ince topuk çizme vardı ayağımda. Ama düşme sebebim dediği gibi yüksek topuklu ayakkabı giymem değildi. Yağmur henüz yeni çiseliyordu, zeminde kimi yer ıslak kimi yer ise kuruydu (bu tarz durumlar trafik kazalarının da en büyük nedeni). Üstüne bir de bonus olarak, düştüğüm dükkanın önü fayans döşeliydi. Yani bırakın topuklu ayakkabı giymeyi, düz ayakkabı giyen için bile düşmemek mucize gibi bir şeydi. Bence bu tür kaygan zemin döşemelere izin verilmemeli. Zemin döşemeleri demişken buradan belediyelere de bir çift sözüm olacak. Kaldırımlar yayalar için, yayaların da rahat yürüyebilmesi için yapılıyor. Ama ne yazık ki bu kaldırımların birçoğu görsel bir güzellik için olsa gerek, son yılların modası kilit parke taşlarla döşeniyor. Hadi döşenmesine döşensin de bari gelişigüzel, inişli yokuşlu döşenmesin.
Çünkü yükseklik farkı her zaman için çocuğundan yaşlısına, kadınından erkeğine, düz ayakkabı giyeninden topuklu ayakkabı giyenine kadar, yani tüm yayaların takılıp düşmesi için büyük bir risk oluşturuyor. Ondan sonra da gelsin, kol, bacak, kalça kırıkları ve kafa travmaları. Hatta bu düşmeler kafanın ters bir şekilde zemine vurması sonucu ölümle bile sonuçlanabilir. Kaldırımlar rahat bir yürüyüşe uygun olmalı, yürüme zorluğu ve her an düşme riski yaşanmamalı. Yani kaldırımda yürürken akrobasi yapmak zorunda kalınmamalı. Buradan tüm belediyelere sesleniyorum, “lütfen gelişigüzel, inişli yokuşlu döşenmiş işi teslim almayın, yerinde denetim yapın ve işgüzar bir işçinin hatasının bedelini yayalar ödemesin. Kaldırımlar yayalar için tuzak olmasın.”
Ben mi? Bozuk kaldırımlar, kaygan zeminler karşısında elbette ki pes etmeyeceğim. Yıldızları zaman zaman saysam da stilimden vazgeçecek değilim, tabi ki topuklu giymeye devam edeceğim.. Ne de olsa her kadın melodisini saçlarında, parmak uçlarında, gülüşünde ve adımlarındaki topuk seslerinde taşırmış..
*****
Sıkıntılı iyileşme sürecim nedeniyle sadece işimden gücümden, hayattan değil, Çeşme’den ve güncel gelişmelerden de uzak kaldım biraz. Takip ettiğim kadarıyla seçime günler kala siyasi çekişmeler tam gaz gidiyor. Bu arada aklıma gelmişken ‘her musibette bir hayır vardır’ misali, kırığım nedeniyle hastanede yatarken Cumhur İttifakı’nın MHP’li Çeşme Adayı Mustafa Cenger eşi ile birlikte geçmiş olsun ziyaretime geldi. Çoğu kişi bilir, Cenger’le 2009 seçimleri sonrası aramıza kara kedi girmişti, uzatmayayım konuyu, belki bir gün dile getiririm yine sayfamda. Kırığım vesilesiyle ‘birbirimize barış ellerimizi uzattık’ diyeyim ve konuya burada nokta koyayım..
Şimdi kısaca duyum ve gözlemlerimi paylaşayım. CHP’nin adayı E. Oran, her mikrofonu eline aldığında agresif tavırlar sergilerken, bir taraftan da yaptığı gaflarla kendini komik duruma düşürüyor. Hele hastanede kardiyoloji ile ilgili gelişme üzerine söylemleri insanı ‘içtikleri acaba midesi yerine beynine mi gidiyor’ diye düşündürüyor. (ilgili haberi iç sayfalarımızda okuyabilirsiniz)
Ben bu seçimde Eko farkı ile CHP’nin Çeşme’deki oylarının tarihi oranda düşeceğini düşünüyorum ki, görüştüğüm en koyu CHP’liler bile oy vermeyeceklerini dile getiriyorlar. Ben de ilk kez bu seçimde oyumu CHP’ye yani adayı E. Oran’a vermeyeceğim.
Cumhur İttifakı’nın adayı Çeşme’nin yerlisi Mustafa Cenger tecrübesiyle ılımlı bir siyasetçi profili çiziyor, seçmene güven veriyor, projeleri sağlam, ayakları yere basıyor. Atıp tutmuyor CHP’li Oran gibi. Çıktığı başkanlık yolunda üç kez şansını denedi olmadı, bakalım dördüncü kez halk kendisine beklediği şansı verecek mi? Bence bu kez şansı bugüne kadar hiç olmadığı oranda yüksek.
Bağımsız aday Esen Fatma Kabadayı ise Cenger gibi Çeşmeli. Hırslı, Çeşme Belediye Başkanlığı için tek kadın aday. Biz kadınların bu anlamda gururu. Çeşme’de ‘kadının adı var, olacak’ diyor.
*****
Kırığım riskli olduğu için kısa bir süre hastanede yattım, sonrasında da kırık sürecinde kendime kısmen yetersiz kaldığımdan da şefkat dolu anneme Çeşmealtı’na geldim. İhtiyacım olduğu her dönemimde sevgisiyle, o güzel yüreğiyle özveriyle, fedakarca hep yanımda olan canım anneme bu kırık sürecimde yine benimle bebekler gibi ilgilendiği, gösterdiği ilgi, bakım ve sevgi için kalpten teşekkür ediyorum. Keza ablam Feryal, eniştem Levent, hayat arkadaşım Ahmet’e de iyileşme sürecimdeki destekleri için sonsuz teşekkür ediyorum. Ayrıca; tekrar doktorum Baran Şen’e, hastanenin İdari ve Mali İşler Müdürü Ömer Yaşar’a, Sağlık Bakım Hizmetleri Müdürü Merve Yaşar’a, ortopedi servisi hemşirelerine, ziyaretime gelen, arayan soran tüm akraba, arkadaş ve dostlarıma verdikleri moral, motivasyon ve enerji için çok teşekkür ediyorum..
Son olarak da güleryüzlü hizmet anlayışıyla, özel hastane konforunda hizmet veren Çeşme Alper Çizgenakat Hastanesi’nin bir üst kademeye yükselmesinde emekleri olan herkese kalpten teşekkür ediyorum, tüm Çeşme adına. Bundan sonrasında da katkılarını bekliyoruz. Katkı demişken günden güne Çeşme’nin marka değerine yakışır olma yolunda ilerleyen hastaneye hayırseverlerin de eksik ihtiyaçların karşılanması yönünde destek vermelerini istiyor ve diliyorum.
*****
Çeşme, 21 Şubat’ta yeri doldurulamayacak çok değerli bilge, yazar ve usta fotograf sanatçısı Cavit Kürnek abisini yitirdi. Bu acı kayıp hepimizi derin bir üzüntüye boğdu.
İmza attığı yapıtlarıyla, hayat kattığı fotoğraflarıyla, renkli kişiliğiyle, yaşam enerjisiyle, hoş sohbetiyle, yaşattığı güzel anılarla hepimizde derin izler ve ardında da koca bir boşluk bırakan Cavit abimiz; yolun aydınlık, ışığın bol, melekler yoldaşın, mekanın cennet olsun..
*****
31 Mart günü sandığa gidip, oylarımızı kullanmayı unutmayalım. Bir oy bile çok önemli, çünkü bu seçim Çeşme’de bugüne dek alışık olduğumuzdan çok farklı sonuçlanacak bu kez. Onun için de ‘Çeşme’ye katkısı olacağına inandığınız, kafanızda soru işareti yaratmayacak, sonrasında da vicdanınızı acıtmayacak adaya oy verin’ derim. Parti belediye seçimlerinde etken olmamalı diye düşünüyorum.
Yaşamımız boyunca sahip olabileceğimiz en değerli şey sağlığımızdır.
Sağlıkla ve sevgiyle kalın..
Fulya OMAÇ