Ada Haritası – Büyütmek İçin Üstüne Tıklayın Lütfen –
Şehir Merkezi Krokisi – Büyütmek İçin Üstüne Tıklayın Lütfen –
Osmanlı döneminde Sakız Adası
Dr. Murat Tezcan bir tıp doktoru. Kendi deyişiyle aynı zamanda amatör bir tarih araştırmacısı. Emin olun mütevazılığından böyle söylüyor. 10 yılda Sakız’a en az 200 kere gitmiş bir gazeteci olarak, onun kaleme aldığı ‘Fethinden Mübadeleye SAKIZ TÜRKLERİ’ kitabında okuduğunuz bilgileri başka bir yerde bulamazsınız. Bu nedenle rehberimizde yer alan ‘Osmanlı döneminde Sakız Adası’ bilgilerini kendisinin izniyle bu kitaptan derledik. Sadece bazı bilgileri güncelledik o kadar. Kendisine teşekkür ediyoruz. Kitabı Alaçatı Kitapevi’nde bulabileceğiniz gibi, internet üzerinden de sipariş verebilirsiniz..
Buyurun şimdi keyifli bir tarih yolculuğuna..
Sakız Adası Türkler tarafından ilk olarak İzmir hakimi Çaka Bey tarafından 1089 yılında ele geçirilmiş ise de bu durum uzun süre devam etmemiş, Osmanlı hakimiyetine girene kadar Cenevizli Giustiniani ailesinin elinde kalmıştır. Kanuni Sultan Süleyman’ın uzun saltanat döneminin sonunda, 1566 yılının Şubat ayında adanın fethi için hazırlıklara başlanılmıştır. Sefer için görevlendirilen Kaptan-ı Derya Piyale Paşa, 120 kadırga ile Sakız Adası’nın karşısındaki Çeşme Limanı’na demirlemiştir. Adanın elden gideceğini görerek telaşlanan Ceneviz eşrafı Paşa’nın huzuruna hediyelerle çıkmış ancak Piyale Paşa hepsini tutuklatarak İstanbul’a göndermiş ve kan dökülmeden Sakız Adası kalesine askerlerini çıkarmıştır. Böylece 17 Nisan 1566 ya da diğer değişle 26 Ramazan 973 tarihinde Sakız Adası Osmanlılarca fethedilmiştir. Türklerin adayı ele geçirmesi, Katolik Cenevizlilerin baskısından şikayetçi olan yerli Ortodoks Rumlar tarafından sevinçle karşılanmıştır. Bundan sonra Sakız Adası’nda 346 yıl sürecek Türk hakimiyeti başlar. Adanın ilk Bey’i, Piyale Paşa ile birlikte adanın fethine katılan Kırşehir Beyi Gazanfer Bey’dir.
Akdeniz’in onuncu, Yunanistan’ın beşinci büyük adası olan 842,79 kilometrekarelik Sakız Adası’nın nüfusu günümüzde 53 bin 800. Padişah II. Mahmut dönemine rastlayan 1831 yılında yapılan ilk genel nüfus sayımına göre ise Sakız’da; 708 Müslüman, 12 misafir, 39 muhacir, 32 mühtedi (Hristiyanlık’tan Müslümanlık’a dönmüş), 16 Müslüman Kıpti (çingene), 8 bin 525 Rum, 33 Latin, 69 Yahudi olmak üzere toplam 9 bin 424 kişi yaşamaktaydı. 1885 yılında yapılan sayıma göre Sakız’da bin 709 Müslüman, 35 bin 106 Hıristiyan, 14 Ermeni ve 179 Musevi yaşıyormuş. 1892 tarihli bir kaynaktan ise, Sakız sancağında 16 bin 870 haneye karşılık, bin 668 dükkan, 139 fırın, 5 otel, 2 hamam olduğunu öğreniyoruz. Yıllar içinde değişiklik gösterse de adadaki Müslüman nüfusunun Rumlara göre her zaman azınlıkta ve ortalama bin 500 kişi civarında olduğu söylenebilir.
Osmanlı yönetimi adaya özel bir önem vermiş ve bunu da adada yaptırdığı eserler ve vakıflarla göstermiştir. Bunlardan günümüze kadar ulaşanlarının önemlileri şunlardır:
Mecidiye Camisi, 1980 yılından beri Bizans Müzesi olarak kullanılmakta. Kapı girişinin üzerinde 1848 tarihli Sultan Abdülmecid adına kitabe mevcuttur. Daha önceki yıllarda cami bahçesinde sergilenen mezar taşları ilk restorasyon sonrasında müze içinde sergileniyordu. Minarenin iyice yan yatması üzerine cami şimdilerde ikinci kez restorasyonda. Minarenin taşları tek tek numaralandırılıp söküldü. Minare zorunlu tadilattan sonra tekrar yükselmeye başladı. 2015’te tamamlanacak gibi görünüyor.
Osmaniye Camisi, kentin Frankomahallo (Frenk Mahallesi ya da zamanında Osmanlı Mahallesi) semtinde bulunan yine kare planlı bir cami olup halihazırda arkeolojik eserler deposu olarak kullanılmakta. Yapım tarihi 1891 olup, Sultan İkinci Abdülhamit tarafından inşa ettirilmiştir. Sekizgen gövdeli minareye bitişik ev ise cami imamının eviydi. Piyale Paşa Hamamı gibi restorasyon sonrasında çeşitli sergilerin açılacağı bir sanat galerisi olacağı belirtiliyor.
Bayraklı Camisi ya da Hamidiye Camisi kale içindedir. Bayraklı Camisi olarak ibadete açılan fakat 1881 depreminde taş üstünde taş kalmayınca aynı temeller üzerine II. Abdülhamit tarafından tekrar yaptırılır ve bu kez Hamidiye Camisi diye anılır. Kare planlı bir cami olup günümüzde harap haldedir. Kapı girişinde 1891 tarihli Sultan İkinci Abdülhamid tuğrası mevcuttur. Hem bu cami, hem de Osmaniye Camisi için restore çalışmalarının başlatılması son aşamada. Nisan 2009’da zamanın Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay Çeşme’ye geldiğinde ‘Aya Haralambos Kilisesi’nde Pazar Ayini, Bayraklı Camisi’nde Cuma Namazı’ haberi yapmıştık. Haber çok ses getirdi, manşetlerden verildi. Yakında hayallerimiz gerçek olabilir, çünkü hala bunu gerçekleştirmek için çabalıyoruz.
Sultan Süleyman Camisi kale içinde, bugünkü Saint Georgios Kilisesi’dir. Ama zamanında kendisi de bir kiliseden dönüştürülmüştü. Cami-i Atik yani Eski Cami adıyla da bilinir. 1881 depreminde çökmüş, Müslüman ahalinin yardımları ile onarılmıştır. Aynı avluya bakan Sakız Rüştiyesi ise günümüzde restorasyon halindedir. Yerel halk arasında adı Osmanlı Medresesi’dir. Rüştiye ile caminin ortak avlusunda son derece ilginç bir abdest alma yeri vardır. Belki de deprem öncesinde aynı yerde küçük bir şadırvan vardı. Sonrasında bir antik çağ lahiti (taş mezar) şadırvan çukurunun ortasına iki sütun üzerine konulmuş, bir olukla üstten lahitin içine su geliyor. Lahitin alt kısmının çeşitli yerlerine açılan deliklerden ise abdest almak
için tıpkı çeşmeden akan gibi su akacak bir düzenek yapılmış. Mutlaka gidip görmeli.
Bu arada rüştiye demişken hemen belirtelim ki, adada müslümanların eğitimi; biri kızlara diğeri, erkeklere ait iki ilkokul (iptidai mektep) ve rüştiye (ortaokul) ile sağlanmaktaydı. İdadi denen lise ise Sakız’da olmadığından genellikle liseye devam etmek için Midilli adasına gidilirdi.
Şehir merkezinde halen ayakta olan iki önemli Osmanlı eseri Melek Mehmet Paşa Çeşmesi ve Vounaki meydanındaki (Osmanlı döneminde ‘Kılıç Meydanı’ olarak anılırdı) Hamidiye Çeşmesi’dir. Melek Mehmet Paşa Çeşmesi, Vounaki Meydanı’na yakın bir noktada Martyron Caddesi’ndedir. 1768 tarihinde inşa edilmiştir. Dört tarafı kitabeler ve bitki motifleri ile süslüdür.
Vounaki meydanındaki Hamidiye Çeşmesi ise Sultan 2. Abdülhamid’in tahta çıkışının 25. yıldönümü için, Eylül 1900 yılında yapılmıştır. Çeşmenin açılışını Müftü Hüseyin Ratıb Efendi ve Papaz Kirilos Trehakis birlikte yapmışlardır.
Piyale Paşa tarafından yaptırılan su kemeri ise sapasağlam ayakta. Şehir merkezinden Mikis Theodorakis Açıkhava Tiyatrosu yönüne giden geniş çevre yoluna girin. Tiyatroyu geçtikten sonra yol keskin bir virajla sağa dönerken siz dere kenarını takip eden karşı dar yola girin. Yaklaşık 300-400 metre sonra tüm ihtişamıyla karşınıza çıkacaktır.
Piyale Paşa kale içinde de görkemli bir hamam yaptırmıştır. 10 yıl önce adaya ilk gittiğimizde perişan bir haldeki bu hamam şimdi çeşitli sergilerin düzenlendiği mükemmel bir galeri haline dönüştü. Kale içindeki evlerin hemen hemen hepsi Türk ailelere ait olup sonradan mübadele ile Çeşme’den göçen Rumlar tarafından kullanılmış.
Kale içinde Şadırvanönü Mahallesi’ne adını veren şadırvanın (ki günümüzde sadece bulunduğu yer bellidir) yanında, Osmanlı dönemine ait çok sayıda mezar taşının bulunduğu, üç tarafı duvar, ön kısmı demir parmaklıklarla koruma altına alınmış yaklaşık 60-70 metrekare bir alan bulunmakta. Mezar taşlarının alana gelişigüzel serpiştirilmiş olmasına karşın bazı tarihçilerin burasını Osmanlı Mezarı olarak belirtmesi aklın alacağı iş değil. Bir defa mezar başları kıbleye bakmıyor, bazılarının aralarında ise ancak kedi gömecek kadar mesafe var (Burada kitabından alıntı yaptığımız Dr. Murat Tezcan’ı bir kez daha tebrik etmeliyiz. O işin doğrusunu yazmış). Bu mezar taşlarından en önemlisi Arnavut asıllı, Kaptan-ı Derya Nasuhzade Mahruki Ali Paşa’nın (Kara Ali Paşa olarak da bilinir) mezar taşıdır. Gömüldüğü yer bilinmemekle beraber mezar taşı Müslümanlara ait mezartaşlarının sergilendiği bu alandadır.
Sakız Kalesi’ndeki Osmanlı eserlerini gezmek ve kale içi dar sokaklarda tarihi koklamak için hayli yürümek durumundasınız. Kolay değil, Evliya Çelebi hiç üşenmeyip saymış, kalenin etrafı tam 2 bin 700 adım çıkmış.
Şehir Turu
Adaya gelmeden önce otel ve araç kiralama işini çözmenizde büyük yarar var. Gemideyken bile bunları halledebilirsiniz (Bu rehberdeki reklamlar size yardımcı olacaktır)..
Gümrükten çıktınız yapmanız gereken ilk şey çarşıyı ve müzeleri dolaşmak olmalı. Çünkü saat 14:00 te kapanacaklar, öğle yemeğini bile sonraya bırakın…
ARKEOLOJİ MÜZESİ
Adres: Mihalon 10, Tel: 22710 – 44239
Fotoğraf çekmek bahçede serbest, içeride izin yok.
Çeşme Ildırı’daki Erythrai Krallığı dönemine ait ilginç yapıtlar da sergileniyor. Neolitik çağdan geç antik döneme kadar çok değerli buluntular var. Hızlı bir tur için bile en az bir saatinizi ayırmalısınız.
KORAİS KÜTÜPHANESİ (ARGENTİ MÜZESİ)
Adres: Adamantiou Korai 2, Tel: 22710 44246
Fotoğraf çekme izni yok.
Yunanistan çapında önemli kütüphaneler arasında yer alıyor. Adayla ilgili farklı yüzyıllarda yapılmış çeşit çeşit haritalar var.
El yapımı kuşlar ansiklopedisi eşsiz. Bizim daha önce hiç görmediğimiz doğum sandalyesini görmenizi tavsiye ediyoruz. Anadolu Türk köylüsünün de kullandığı tarım gereçleri, mutfak eşyaları da çok ilginç. Ayrıca adanın kuzey ve güney halkının farklı giyim tarzları, köylü gelin-damat kıyafeti, el emeği-göz nuru danteller, işlemeler görülmeye değer. Bir saatlik turla kütüphanenin keyfini çıkarabilirsiniz.
BİZANS MÜZESİ
Adres: Vounakiou Meydanı, Tel: 22710 44228
Fotoğraf çekme izni yok
Yunanlı dostlarımızın dinlerine düşkün olduğunu belirtik. Bu müzede sergilenen Ortodoks peygamberlerinin 2,5 metreyi aşan büyük boy portreleri bunun en güzel kanıtı. Bizdeki ilyas Peygamber, Hızır Peygamber gibi Ortodoks inanışının kutsal azizlerinin Michelangelo elinden çıkmışçasına ustalıkla yapılmış portreleri hayranlık uyandırıyor. 19. yüzyıla ait bir Osmanlı camisi olan müzede; adada yaşamış kişilere ait Müslüman, Yahudi, Katolik ve Ortodoks mezar taşları da dinleri buluşturan ilginç objeler arasında yer alıyor.
DENİZCİLİK MÜZESİ
Adres: Stefanu Tsouri 20, Tel: 22710 44139
Fotoğraf çekmek serbest
Sakız denizcileri dünyaca ünlüdür. Kristof Kolomb’un Hindistan niyetine açıldığı Amerika seferi için Sakız’dan denizci seçtiği söylenir. Yunanistan’da Sakızlılar için, ‘Biri kaptan, öteki armatör’ denir. Fazla söze gerek yok. Muhteşem yelkenli tabloları, gemi maketleri, gemicilik aletleri ve bol bol fotoğraf sizi bekliyor.
ADA TURU
AGIO GALAS MAĞARASI
Günümüzden 8 bin yıl öncesine kadar giden tarihiyle eşsiz bir doğal oluşum…
Agio Galas köyü Sakız merkezden 65,7 kilometre mesafede, kuzeybatı yönündeki adanın en uzak uç noktasında yer alıyor. Köyün alt kısmında yer alan ve aynı adı taşıyan mağara ise insanoğlunun yeni yeni çanak çömlek kullanmaya başladığı Erken Neolitik dönemin M.Ö. 6 bin ila 5 bin yılları zaman aralığında yerleşim birim olarak kullanmaya başlandığı ve M.Ö. 2 bin 700’lü yıllara kadar bu yerleşimin sürdüğü bir doğa harikası oluşum. Mağaranın ana girişinin yaklaşık 80 metre yukarısında kalan ve girişi başka bir dış kapıdan olan bölümünde Kutsal Süt Bakiresi Panagia Agiogalousaina’ya adanmış bir kilise bulunuyor. Kilisenin ibadet bölümünden bir geçitle girilen bölmede kayalardan damla damla akan suların kaplarda biriktirildiğine tanıklık edeceksiniz. Bu suyun Bizans döneminde cüzzam hastalarının iyileştirilmesinde kullanıldığı anlatılacak size..
VOLİSSOS
Adanın kuzeydeki en büyük yerleşim birimi. Homeros’un doğum yerinin burası olduğu çeşitli kaynaklarda yer alıyor. Agios Galas ile birlikte mutlaka görülmesi gereken yerler arasında. Bu şirin köyde bir de 150 yıl öncesinde kurulan bir zeytinyağı fabrikası var ki, günümüzde taverna olarak işletiliyor. O devirlerde kullanılan aletler, makinalar sergileniyor. Hem soluklanmak, hem de kendi çiftliklerinde doğal olarak yetiştirdikleri ürünleri tatmak isterseniz, mekanın ismi FABRİKA. Baba Dimitri ve anne Sofia ile tanışın, keyifli bir gün geçirin..
LITHI
Sakız’ın Atina yönüne bakan batı sahillerinde yer alan altın kumlu en gözde plajı Lithi’de. Birden derinleşmeyen denizi ile çocukları ailelerin ilk tercihlerinden birisi. Burada restoran ve kafeteryalardan plaja servis de yapılmakta…Bizim tercihimiz KİRA DESPİNA. Civarda henüz tam araştırılmamış 3 mağara keşfedilmeyi bekliyor. Burada Türkçe konuşan İzmir doğumlu Maria’nın da bir pansiyon taş evi var.
KOMI VE EMPORIO
Adanın en güneyindeki bu iki sayfiye köyü plajlarıyla çok ünlü. Yanardağ patlaması sonucu irili ufaklı siyah çakıl taşlarının Emporio’da oluşturduğu plaj ile kum ve küçük çakıl taş karışımı Komi sahilleri serin deniz suyu sevenler için çok ideal. Komi plajında gündüz deniz sefası sırasında PANDESİA’ya uğrayın ve Hristo’nun birbirinden ilginç kokteylleri deneyin.
PİRGİ, OLİMPİ VE MESTA
14. ve 15. yüzyıldan kalan ve halen bir yerleşim birimi olan Pirgi, Olimpi ve Mesta, iç içe geçmiş dar sokaklarında gezinirken kendinizi orta çağda hissetmemenize olanak yok. Şehir merkezine 25 km mesafedeki Pirgi’de evlerin ön cephesi özel bir yöntemle geometrik şekillerle süslenmiştir. Bir orta çağ kale-köyü olan bu yerleşim biriminin meydanındaki Manolis’in kafeteryası Türklerin uğrak yeridir. Pirgi’den sonra yol üzerindeki Olimpi köyüne de mutlaka öneriyoruz. Köy meydanındaki tarihi kiliseyi görün, bitişiğindeki Amethistos’ta soluklanın ve genç yaşına rağmen Spiros’un mutfakta ne harikalar yarattığına tanıklık edin. Bir sonraki durağınız ise şehir merkezine 35 km olan Mesta’nın meydanında Taksiarhis (Başmelek)
Kilisesi’ndeki Gabriel ve Mikail tabloları Rusya’dan getirtilen 70 kg gümüşle yapılmış. Mesta limanı (Paşa limanı) köyden 4 km mesafede ve öğle yemeği için en ideal yerlerder biri.
DASKALOPETRA VE KİBELE KUTSAL YAŞAM ALANI
İyonyalı ünlü ozan Homeros’un öğrencilerine ders verdiği dünyanın ilk açık hava şiir okullarından biri buradadır. Sırtını dayadığı yalçın kayalıkların karşı yönünde ise Çeşme sahilleri uzanır. Köyün adı da Homeros’un ders verdiği kayalığa atfen Öğretmen Taşı’dır. Anadolu halklarının Bereket Tanrıçası Kibele’ye ait bulgular M. Ö. 6 bin 500 yıllarına kadar gider. Anadolu ile birlikte Ege kıyılarındaki adalarda olduğu gibi Sakız Adası’nda da Tanrıça Kibele’ye tapınılmıştır. Daskalopetra’daki Homeros kayalığının alt kısmında yapılan kazılarda ortaya çıkarılan heykeller ve bir adak yazıtının olduğu yerde bir tapınak olduğu varsayılmakta. Tanrıça Kibele burada küçük bir tahtta otururken betimlenmiştir. Tapınak MÖ VI. yüzyıla tarihlenmiştir. Tapınağın olduğu varsayılan bölge günümüzde koruma altına alınmıştır. Adada bulunan adak yazıtından insanların buraya adakta bulunmak için geldikleri ortaya çıkmıştır. Günümüzde adaya gelen turistler de bu ritüeli devam ettirmekte, bereket için para cüzdanlarını, kredi kartlarını buradaki Harnup (Keçi Boynuzu) ağacına sürmektedirler.
NEA MONİ MANASTIRI
2004 yılında UNESCO’nun Dünya Mirası listesine alınan bu manastırın inşaa tarihi 1042-1056 yılları arasındadır. Meryem Ana’nın Göğe Yükselişi’ne adanmıştır. Giriş kapısının sol tarafında bulunan şapel, Türklerle Yunanlılar arasında 5 yıl kadar öncesinde küçük çaplı bir kriz yaşanmasına neden olan kurukafa ve insan kemiklerinin sergilendiği küçük bir tapınaktır. Türk basının olayın üzerine gitmesinin ardından, sergilenen kemiklerin ‘Türkler tarafından kesilen insanlara ait’ olduğunu belirten duvardaki yazı değiştirilmiş, Türkler sözcüğünün yerini Osmanlılar sözcüğü almıştır. Manastırdaki tavan ve duvar süslemeleri ile Bakire Meryem ikonasındaki altın yüzük (zamanın Bizans İmparatoru’nun armağanıdır) görülmeye değer.
ANAVATOS
Şehir merkezine 16 km uzaktaki bu küçük yerleşim birimi tıpkı Fethiye Kayaköy gibi günümüzde terk edilmiş durumdadır. Rakımı 450 metre olup, Atina yönüne bakan kısmıyla, güney kısmı tüyler ürperten bir uçurumdur. Köyün tek girişi kuzeye bakar. Türk hakimiyeti döneminde çıkan isyan sonrasında buraya sığınanların teslim olmamak için kendilerini uçurumdan attıkları rivayet olunur. Zamanında 400 hane olan köy, isyan sonrasında 1822’de terk edilmiştir. Sakız’ın mutlaka görülmesi yerlerin başında yer almaktadır.
HESAPLI BİR ŞEKİLDE NE YİYELİM, NE İÇELİM…
Adada ister damak tadı, ister dini kaygılar nedeniyle olsun en çok tercih edilen menüler deniz ürünleri. Kırmızı etli menü seçerseniz, ne eti kullandıklarını matyaka sorun, tercihinizi belirtin.
Deniz ürünlerine gelince..
Tavsiyemiz ya sadece balık ve salata, ya da sadece mezeler. Çünkü porsiyonlar büyük geliyor ve yemekte zorlanıyorsunuz. Biz tercihimizi genelde mezelerden yana kullanıyoruz. İki kişilik masanın maliyeti içecek hariç yaklaşık 30-35 Euro arası..
Masadaki ahtapot kollarını adalılar önce güneşte kurutup sonra ızgara yaptıklarından çok sert oluyor ve ilk tattığınızda bizim damağımıza pek uygun değil gibi geliyor. Onlara göre ahtapotun içindeki kendi suyu kalmalı, kaynatıldığı takdirde bu gidiyor. Başlangıçta ahtapottan bebek lokmaları kadar çok küçük parçalar alıp yerseniz o müthiş lezzeti alıyorsunuz ve bir daha kaynatılmış ahtapottan yapılan (Meriç Köyatası’nın ‘Denizde Yaşamak’ kitabında tarifini verdiği Sadun Boro usülü ahtapot hariç) menülere yüz vermiyorsunuz.
Kalamarın tavasını bir kez daha mutfağa göndermek gereksinimi hissebilirsiniz, çünkü genelde çok az pişmiş olarak geliyor masanıza. Doğrusu bu diyorlar ama size de hayır demeyip biraz daha pişirip getiriyorlar.
Masada bizim damak tadımıza en uygun lezzet bombası ise karides. Çimçim karides kadar ufak, jumbo karides kadar iri olmayan, ikisinin ortası büyüklüğündeki karidesin tavası gerçekten çok nefis oluyor. Bırakın çatap bıçağı bir kenara ve karidesi çerez niyetine ellerinizle atıştırın.
Yukarıdaki masaya porsiyonu 4-8 Euro arasında değişen çeşitli mezeler de getirtebilirsiniz. Dört kişiyseniz örneğin, ızgarada yapılan keçi peynirinden bir MASTELLO veya fırında SAGANAKİ iyi gider. Bulmacalarda çıkan ATERİNA da çok tutulan bir ana menü/meze. ELLADA SALATA
(Greek Salat veya Çoban Salatası) üzerinde KAPARİ ve KRİTİMA (Kaya Koruğu) yoksa koydurun ki eksik bir lezzet kalmasın. Son tavsiyemiz ise bir meyve suyu. Adada birkaç yıldır üretilen Kampos Hios marka meyve suları gerçekten eşsiz. Biz Çeşme’ye dönerken mutlaka bu meyve sularından alıyoruz..
Son olarak, adada çok çeşitli sakızlı kahve satan yer var. Ama işini en ciddiye alan KUGİULİS, üstelik nasıl yapıldığını da kapısına asmış…
BUNLARI BİLMENİZDE YARAR VAR…
* Yunan halkı Ortodoks Hıristiyan bir toplum ve diğer Avrupalılara kıyasla dini inançları oldukça kuvvetli. Kilise ve manastır ziyaretlerinizde lütfen sessiz olmaya özen gösterin ve izin almadan flaşlı fotoğraf çekmeyin..
* Siesta’yı duymuş olmalısınız. Mesai bitimi gün ortasında saat 14.00’te. Kafeterya, restaurant gibi işletmeler dışında mağazalar ve resmi daireler kapanır. Alışverişinizi bu saate kadar yapmalısınız..
* Ada halkı, en küçük köylerde bile size karşı hep güleryüzlüdür.
Halikarnas Balıkçısı Cevat Şakir’in ‘Merhaba’sı gibi bir elinizi kaldırın, ‘Yasas’, ‘Yasu’ veya ‘Yahara’ deyin. Aynı sözcüklerle sizi geri selamlayacaklar.
* Yunanlıların serinletici milli içecekleri FRAPE’dir. Frape neskafenin bol buzlusudur. Tercihinize göre sade, sütlü veya şekerli içebilirsiniz..
* Türklerin en büyük hayal kırıklığı TAVERNA konusundadır. Bizde taverna denilince akla hemen canlı buziki müziği yapan yer akla gelir. Oysa Yunanistan’da taverna, sıradan lokantadır, canlı müzik olmaz. Sakız’da genelde cumartesi akşamları canlı müzik olur. Rehberimizde canlı müzik yapan mekanların reklamlarını göreceksiniz, ön rezervasyon yapın lütfen..
* Trafikte araç kullanırken özellikle STOP levhasına ve YAYA GEÇİDİ’ne aman dikkat. Stop’ta mutlaka durun, Yaya Geçidi’nde öncelik yayada..
BUNLARI BİLMENİZDE YARAR VAR…
* Adadan götürülebilecek en güzel hediye kuşkusuz 2-3 Euro’ya satılan otantik magnetler ve 5-10 Euro’ya alabileceğiniz seramikler objeler. Bir de elbette bol bol sakız ve sakız ürünleri. Sakızlı kahve almayı da unutmayın..
* Genelde yurt dışına yeni çıkmaya başlayanlar alışverişlerde, restoranlarda pazarlık etme alışkanlıklarını sürdürüyor. Buna hiç gerek yok, fiyat Yunan’a neyse bize de o. Lütfen gereksiz pazarlıklar yapıp komik durumlara düşmeyelim. Bahşiş burada da var, memnuniyetiniz oranında bırakabilirsiniz..
* Pazar günleri açık benzinlik bulmak zor. Ama çoğu benzinlikte bulunan otomatlardan nakit Euro’yla benzin alabiliyorsunuz. Nakitiniz bittiğinde ise bankamatiklerden kredi kartınızla nakit Euro çekebilirsiniz.
* Biliyoruz ki çoğu Türk adalarda trafik kontrolü yok diye alkollü araç kullanmakta bir sakınca görmüyor. Durum değişti, zaman zaman kontrole denk geliyoruz. Aman dikkat alkollü araç kullanmanın para cezası da büyük..
* Türk ehliyetiyle de araç kiralayabiliyorsunuz ama uluslararası ehliyetiniz yoksa araç sigorta kapsamı dışında. Uluslararası ehliyet TURiNG’ten alınıyor. Fakat hemen anımsatalım ki 2016’ten itibaren Türk ehliyetleri de AB standartlarına yükseltilince bu sorun ortadan kalkacak..